Salgın Ekonomisinde Şirketlere Politika Önerileri
Dünya Sağlık Örgütü COVID-19'u 11 Mart 2020 tarihinde küresel salgın ilan etti.
COVID-19 salgını, insanlığın yaşadığı en büyük trajedilerden biri olma ve büyük ekonomik bunalım olma riskleri taşıyor. Hükümetlerce onaylanmış COVID-19 vakaları küresel olarak artmaya devam ettikçe, ölümlere ve piyasalarda dalgalanmalara yol açıyor, ekonomileri zayıflatıp, krize sürüklüyor, sağlık sistemlerini test edip bunaltıyor, iktisadi varlıkların değerini düşürüyor ve ortaya çıkardığı belirsizlikle birlikte iktisadi-sosyal-siyasal-kültürel yaşamın değişimini tetikliyor. Bir ‘devre kesici’ ve ‘oyun değiştirici’ olarak işlev gören koronavirüs, hem ulus devletlerin, hem de küresel dünyanın yapısal zayıflıklarını da test ediyor. Bilinen virüslerin belki de en akıllılarından biri olan koronavirüs sadece hızlı bir şekilde hareket etmek ve yayılmakla kalmıyor, aynı zamanda yaşamımıza her seviyeden yeni gerçekler ve yeni normalleri de tanıştırıyor. Şimdiye kadar, koronavirüsün küresel ekonomiyi, küresel hisseleri ve borsaları, istihdam düzeyini, üretim-tüketim tedarik kanallarını ve ticareti, seyahat endüstrisini ve tüketici güvenini rekor düzeyde olumsuz etkilediğine tanık olduk. Koronavirüsün de arz ve talep üzerindeki etkisiyle petrol fiyatları son yirmi yılın en düşük seviyelerini gördü. Küresel ticaretin ve yatırım ortamı ile ilişkilerinin geleceğine ilişkin belirsizlik artarak devam ediyor. Birleşmiş Milletler (UNCTAD) COVID-19 salgınının tetiklediği ekonomik belirsizliklerin 2020'de küresel ekonomiye 1 trilyon ABD dolarına yakın bir ekstra maliyetinin olacağını açıkladı. OECD, Dünya Bankası ve IMF dünya ekonomisinde önemli ölçüde daralma olacağını açıkladılar. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 2020 yılı içinde 25 milyon kadar çalışanın işini kaybedeceğini öngördü. COVID-19 salgınının çalışma saatlerinde azalmaya ve kayba neden olduğunu, bu kaybın önümüzdeki üç aylık dönemde, 195 milyon tam zamanlı işe ve ücret kazancına eşit olacağını açıkladı. Bu, çalışanların çoğunun gelir kayıpları ve daha derin yoksulluk ile karşı karşıya kalacağı anlamına geliyor. Ünlü ekonomistlerden Nouriel Roubini'ye göre, COVID-19 salgını tarihteki en hızlı ekonomik şoku yarattı. Mohamed El Erian’a göre ise, dünya ekonomisi 2020'de durgunluğa girecek. Şüphesiz ki; her şey değişir ancak, bu yeni değişim etkisiyle hepimiz, sadece iş dünyasında değil, sağlık, ekonomi ve sosyal yaşam, düşünce ve davranışlarımızda da olağandışı riskler, belirsizlikler ve ikilemlerle karşı karşıyayız. Salgın nedeniyle bazı eski alışkanlıklar ve gelenekler için çok ciddi bir dönemden geçiyoruz, yeni için doğum sancıları hissediyoruz, ancak yeni olanın tam olarak ne olduğunu da bilemiyoruz. Gelecek belirsiz. Ayrıca, COVID-19 salgını şu anki mutad ve normal yapma ve düşünme biçimimiz üzerinde önemli bir değişim etkisi yaratıyor, yeni olayları, fikirleri, gerçekleri, kuralları ve prosedürleri tetikliyor. Önümüzdeki dönemde, yeni normallere alışmamız gerekebilir.
COVID-19 sonuçları: herkes için öncelik 'hayatta kalmak'
Küresel salgın ekonomi karşısında, sorumluluk içinde hareket eden hükümetler sağlığımızı, yaşamlarımızı, kazançlarımızı ve varlıklarımızı korumak için benzeri görülmemiş halk sağlığı ve ekonomik tedbirleri birlikte hızla almaya başladı. Hepimiz, belli zaman dilimleriyle sınırlandırılmış olan, titizlikle uygulanan karantina ve izolasyon uygulamalarıyla, sosyal mesafeyi korumanın yeni COVID-19 vakalarının sayısında önemli bir azalmaya neden olabileceğini görüyoruz. Salgına karşı mücadelede başarının maliyeti, ister gönüllü uygulansın ister zorunlu uygulansın sosyal-fiziksel mesafe uygulamalarının ve seyahat kısıtlamalarının maliyeti tüketici güveni ve harcamalarındaki azalma, arz, talep, istihdam, gelir-kazanç krizleri, ekonomik durgunluk ve finansal endişe oluyor.
Arz ve talep krizlerini tetikleyen COVID-19 salgını iş dünyasını, üretim-tüketim-tedarik kanallarını ve iş modellerinde mevcut değer zincirlerini, uluslararası ticareti, nakit akışlarını, istihdamı ve karlılığı benzeri görülmemiş bir ölçekte ve hızda vuruyor. Dünya Ticaret Örgütü, COVID 19 salgınının dünyadaki normal ekonomik aktiviteyi ve yaşamı bozması nedeniyle dünya mal ticaretinin 2020 yılında %32 oranında azalabileceğini tahmin ediyor. Dünyadaki hastalık evreleri bölgeden bölgeye ve ülkeden ülkeye farklılık gösteriyor. Çin, küresel üretimin üçte birini gerçekleştiriyor, dolayısıyla da dünyanın en büyük ham madde ithalat eden ve dünyanın en büyük mal ihraç eden ülkelerden biri. Bu nedenle, Çin'deki iktisadi faaliyetlere bağımlı olan veya yoğun bir şekilde yaslanan şirketler, otomotiv ve elektronik endüstrileri ağır bir darbe aldı. Küresel üretimde kapasite kullanım oranları keskin bir şekilde düştü. Buna ek olarak, hizmet sektörü, eğitim, finansal hizmetler, inşaat, seyahat, havacılık, turizm ve eğlence sektörleri ile bunlarla ilişkili sektörler ve tedarik ağları çok olumsuz etkilendiler. Buna karşılık, bilişim, e-ticaret, tıbbi malzeme ve teçhizatlar, sağlık hizmetleri, gıda ve benzeri zorunlu tüketim malları ile bunlarla ilişkili sektörler ve tedarik ağları olumlu yönde etkileniyor.
COVID-19, iş dünyasını salgının yarattığı dışsal şokların, belirsizliklerin ve olumsuz etkilerin üstesinden gelmeye zorluyor. Ancak, salgının nasıl ve ne zaman sona ereceğini kimse bilmiyor. Hepimiz biliyoruz ki, belirsizlikler iş dünyası için gelecekte en kötü veya en iyi seçeneği getirebilir. İyimser olmak için bir neden görmüyoruz. Salgın ekonomisindeki durgunluk öncelikle kırılgan KOBİ'leri, yapısal zayıflıkları ve işletme sermayesi eksikliği olan şirketleri vuruyor. Ne yazık ki, yakın gelecekte iflaslar kaçınılmaz görünüyor. Ancak, COVID-19 salgınının ve yakın gelecekte artması beklenen yıkıcı etkilerinin karşısında kısır serzenişlerle zaman kaybetmeden savaşmak için, her şirketin kendi ihtiyaçlarına uygun gerekli tedbirleri alması, piyasadaki verilerle ve gelişmelerle desteklenen doğru ve esnek bir yol haritası takip etmesi oldukça önemli. Sahip olunan iş ağının ve ilişkilerinin, "yönetimin", likiditenin ve iletişimin optimizasyonu, ticari operasyonları sürdürmek için belirsizliklere ve risklere meydan okumak gerekiyor.
Şirketler ve yöneticilerinin; ‘oyun değiştirici’ olarak COVİD-19 salgınının karşımıza çıkardığı “yeni gerçekleri” ve “yeni normalleri” içselleştirmesi, böylece kendi işletmeleri için COVID-19 sonuçlarına hemen meydan okumaları gerektiğini düşünüyoruz. İşletmelerin kendilerini hızla içinde bulduğu küresel ekonomik krizin olumsuz etkilerine karşı koruyabilmesi için en yaygın yönetim politikaları şunlar olabilir:
1) Üretim-tüketim-tedarik zinciri, talep ve arz şokları, iş modelleri ve değer zinciri ile ilgili kapsamlı bir risk analizi yapmak. Alternatif kanalların niteliklerini dikkate alarak yeni kanalar aramaya başlamak. Beşeri sermayeyi ve iş gücünü korumak için en iyi gayreti göstermek.
2) Arz şoklarının ve piyasadaki oynaklığın ve tedarik zincirinin yeniden dengelenmesi. Tedarikçi katılımı optimizasyonu, sipariş yönetimi, lojistik yönetimi, envanter yönetimi, üretim yönetimi ve kapasite kullanımının yanı sıra kaynak optimizasyonu ile tedarik geri kazanımı gibi konulara önem vermek.
3) Talep yönetimi ve talep kaybetmeme, dağıtım kanalları, bayiler ve diğer iş ortaklarının optimizasyonu, fiyat politikası, müşteri katılımı, iletişiminin optimizasyonu, yeni teknoloji ve dijitalleşme yoluyla talep şoklarının ve oynaklığın dengelenmesi.
4) Ekonomik, verimli ve etkin faaliyette bulunarak işletme içi her alanda verimliliği artırmak, operasyonlar için önemli olmayan maliyetleri ve giderleri azaltmak, iş süreçlerinin optimizasyonu, stokların ve kapasite kullanımının optimizasyonu, sözleşme ve taahhütlerin gözden geçirilmesi ve yeniden tasarlanması, genel yönetim giderlerinden tasarruf, üretim, pazarlama ve Ar-Ge maliyetlerini gözden geçirme, yeni yatırımların durdurulması.
5) Finansal yapının sıhhati, likidite, nakit ve işletme sermayesi yönetiminin optimizasyonu. Kurumsal finansman yoluyla iç ve dış fonlardan işletme sermayesinin artırılması, temettü politikasının sınırlandırılması, borç ve alacakların yeniden yapılandırılması, krediler ve nakit dengesini gözetmek.
6) Devlet teşviklerinden, istihdam destek paketlerinden, vergi tatilleri, ertelemeler ve vergi kredileri, düşük enerji maliyetlerinden vb mümkün olduğunca daha çok yararlanabilmek.
7) İşletme normal ölçekte faaliyetlerine yeniden başlayana kadar, kısmen veya tamamen faaliyetlerin durdurulması, mecbur kalmadıkça işten çalışan çıkarmamak.
8) Şirketlerin faaliyette bulunduğu ekonomik, sosyal ve düzenleyici ortam da önemli ölçüde değişmektedir. Bu nedenle, şirketlerin, hissedarların ve yöneticilerin oyunun yeni kurallarına, yeni rekabet güçlerine ve risklerine uyum sağlayabilmesi önem taşıyor.
Çin’in her geçen gün daha çok olmak üzere, COVID-19 salgınıyla mücadelede tünelinin sonundaki ışığı gördüğü ve ihracata yönelik üretimini artırmaya hazır olduğu ifade ediliyor. Ancak, bu kez Batı dünyası salgın ile ciddi ve yoğun mücadele dönemi içine girmiş bulunuyor, Çin’den mal talep ve ithal etmeye hazır değil. Alternatif tedarikçi ve alternatif müşteriler bulmak isteyen şirketler bakımından; özellikle imalatçıların kalitesi, kapasitesi, teslimatı, maliyeti ve talep değişikliklerine cevap verebilme esnekliği, alternatif lojistik kanalları, alternatif piyasalar ile bunların değişen iş kültürleri gibi hususlar özel önem taşıyor. Özellikle de 'yağmurdan kaçıp, doluya yakalanmamak' için azımsanmayacak ölçüde mesai ve çaba harcanmasını gerektiriyor.
Zamanın en iyi yargıç olduğunu görüyoruz ve eninde sonunda tercihlerimizi yaşarız.